
Gölge İmparatorluk: Siyonizm Küresel Tahtı Ele mi Geçirdi?
Dünya siyasetinde görünmeyen bir güç mü var? Siyonizm'in 200 yıllık yükselişi ve küresel hakimiyet kurma çabaları mercek altında. Bu ideoloji, fikir aşamasından küresel bir etki alanına nasıl ulaştı? İşte perde arkası...
Siyonizm'in Yükselişi: 200 Yıllık Sessiz İşgal
1897'de Basel'de toplanan ilk Siyonist Kongresi'nde Theodor Herzl'in sözleri, geleceğe dair bir vizyonun ipuçlarını veriyordu: "Bugün bir devlet kuramayacağımızı biliyorum, ama gelecek nesillere bunun imkânsız olmadığını göstereceğiz." Bugün, Filistin topraklarında bir devlet kurulmuş olsa da, bu projenin küresel hakimiyet hedefi hala devam ediyor. Peki, bu ideoloji nasıl dünya siyasetinin merkezine bu kadar güçlü bir şekilde yerleşti?
Siyonizm'in 200 yıllık tarihi, temelde üç stratejik aşamadan oluşuyor:
- Fikri Temeller (19. Yüzyıl): Moses Hess ve Leon Pinsker gibi düşünürlerin eserleriyle teorik altyapı oluşturuldu.
- Siyasi Örgütlenme (20. Yüzyıl Başı): Balfour Deklarasyonu ve İngiliz mandası dönemiyle siyasi meşruiyet kazanıldı.
- Küresel Yayılma (20-21. Yüzyıl): İsrail'in kuruluşu sonrası özellikle ABD'de etki alanları genişletildi.
Ekonomik ve siyasi etki alanlarına bakıldığında, dünya bankacılık sistemindeki ağırlık dikkat çekiyor. Küresel finans sisteminin %60'ından fazlasında etkinlikleri olduğu belirtiliyor. Medya kontrolüne bakıldığında ise, dünya medya kuruluşlarının %40'ından fazlasında doğrudan veya dolaylı etkileri olduğu iddia ediliyor.
Hakikatle Savaş ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
Tarihi ve stratejik açıdan bakıldığında, Siyonizm'in sadece bir "milli hareket" olmadığı, Batı merkezli küresel sistemin ideolojik bir aracı haline geldiği görülüyor. Modern kapitalizm, medya, finans, siyaset ve kültür üretim merkezlerinde derin yapılarla kurduğu ittifaklar üzerinden "küresel düzen kurucu" bir kimlik kazandığı düşünülüyor.
Sosyolojik ve toplumsal açıdan bakıldığında, Siyonizm'in sadece devletleri değil, toplumları, aileleri, zihinleri ve değer sistemlerini dönüştüren "görünmez bir kültürel mühendislik projesi" olduğu iddia ediliyor. Modern medya, eğitim, popüler kültür ve dijital platformlar üzerinden "insanlığın ortak ahlakını", "İslam'ın temel değerlerini ve medeniyet birikimini" silen bir hakimiyet biçiminin, kişiyi yalnızlaştırarak toplumsal çözülmeye yol açtığı belirtiliyor.
Çözüm Ne? Adalet ve Vicdan Çağrısı
Siyonizm'in tahakküm düzenine karşı verilecek en büyük cevap, yeniden adalet, ahlak, merhamet, ilim ve irfan merkezli bir medeniyet inşasıdır. Çözüm, silahların değil, kalemlerin, gönüllerin, eğitim sistemlerinin, kültürel üretimlerin ve öz medeniyetin yeniden inşasındadır. Genç nesillerin aklına imanla, kalbine hikmetle dokunmak gerekiyor. Aileyi, mektebi, medyayı, camiyi ve sivil toplum kuruluşlarını yeniden aynı çizgide buluşturmak gerekiyor. Çünkü hakikat, daima sabırla inşa edilir ve üstün tutulur.
Bugün insanlık bir yol ayrımındadır: Ya zulmü yönetenlerin sessizliğine ortak olmak ya da mazlumların yanında yer alıp, duasında ve gönlünde dirilmek. Siyonizm sadece bir ideoloji değil, insanlığın vicdanına açılmış bir yaradır. Ve bu yara, ancak hakikatle, ilimle, ahlakla ve imanla sarılabilir. Bir medeniyetin sonu, tankların değil, değerlerin sessizce terk edilmesiyle başlar. Ve o değeri yeniden diriltecek olan da başkası değil, bizleriz.











