
Barış mı Dayatma mı? Trump ve Netanyahu'nun Kirli Oyunu!
Ortadoğu'da sular durulmuyor! Donald Trump ve Binyamin Netanyahu'nun başrolünde olduğu yeni bir "barış" süreci mi, yoksa Filistin halkına yönelik bir dayatma tiyatrosu mu sahneleniyor? Bu sorunun cevabını ararken, bölgedeki dengeleri ve Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Netanyahu'nun Barış Maskesi Altındaki Planı
Netanyahu'nun "Hamas bizi izole etmek isterken biz onu izole ettik" sözleri, aslında tüm Filistin halkını uluslararası alanda yalnızlaştırma çabasının itirafı niteliğinde. Peki, bu sözde barış görüşmelerinde Filistin halkının hakları ne kadar korunuyor? İşte cevaplanması gereken kritik sorular:
- Esir takası olacak mı?
- İnsani yardımlar Gazze'ye ulaşacak mı?
- Filistin'in bağımsız devlet olma hakkı tanınacak mı?
Bu soruların cevabı, sürecin gerçek bir barış mı yoksa bir dayatma mı olduğunu ortaya koyacak.
Türkiye'nin Kırmızı Çizgileri
Türkiye, bölgesel barışa katkı sağlayacak her türlü girişime destek verirken, adaletsizliğin ve işgalin üzerine inşa edilmiş hiçbir metni kabul etmiyor. Türkiye, anlaşma metnini görmeden "evet" demeyecek kadar tecrübeli ve ilkeli bir aktör. Ankara'nın bu konudaki duruşu net:
- Filistin halkının hakları korunmalı.
- Adil ve kalıcı bir çözüm bulunmalı.
- Bölgesel istikrar sağlanmalı.
Türkiye, bu ilkeler doğrultusunda hareket ederek, Ortadoğu'da gerçek bir barışın tesis edilmesine katkıda bulunmaya devam edecek.
Dayatma Değil, Gerçek Barış!
En kötü barışın bile savaştan iyi olduğu düşüncesiyle hareket ederken, "barış" adı altında adaletsizliği ve hukuksuzluğu meşrulaştıran hiçbir dayatmayı kabul etmiyoruz. Uluslararası toplumun vicdanı da, böylesine tek taraflı ve hakkaniyetten uzak bir metni desteklemeyecektir. Kabul edilebilir olan yalnızca esirlerin iadesinin, Gazze halkının onur ve haklarının garanti altına alındığı, uluslararası hukuka uygun, kapsayıcı ve kalıcı bir çözümden ibarettir. Aksi halde, reddetmek hem vicdanın hem tarihin hem de insanlığın gereğidir.