
Makine Çağı: İşbölümü, Zekâ ve Denetim! Yapay Zeka Nereye?
Yapay Zekânın Politik İnşası serimizin bu bölümünde, yapay zekânın toplumsal köklerini arayarak "Makine Çağı"na odaklanıyoruz. Adam Smith'in işbölümü mirasının derinleştiği bu dönemde, kol emeğinin yanı sıra zihin emeği de rasyonelleştirilip makinelere aktarıldı. Karl Marx'ın "genel zekâ" olarak adlandırdığı toplumsal bilgi birikimi, ilk kez somut bir üretici güç haline geldi. Peki bu süreçte neler yaşandı ve günümüzdeki yapay zeka ile nasıl bir bağlantısı var?
Emeğin ve Zihnin Mekanikleşmesi: Vaucanson'dan Self-Acting Mule'a
18. yüzyıl ortalarından 19. yüzyıl başına kadar, tekstil üretiminde zanaatkârın el hareketleri makine parçalarına gömüldü. Jacques de Vaucanson, 1745'te ipek tezgâhını neredeyse tamamen mekanikleştirdi. Bu sayede sezgisel el becerisi, ölçülebilir ve tekrarlanabilir bir dizi harekete dönüştü. Samuel Crompton'ın "mule eğirme tezgâhı" ise ince pamuk ipliğini seri hale getirdi. Ancak bu tezgâhlar henüz tam olarak otomatik değildi.
Gerçek otomatikleşme, 1825'te Richard Roberts'ın patentlediği "self-acting mule" (kendi kendine eğirme makinesi) ile geldi. Bu makine, ipliğin gerilimini ve kalınlığını sürekli denetleyerek, gereken büküm miktarını, sarım hızını ve dur-kalk döngülerini ayarlayan bir geri besleme mekanizmasına sahipti. Karl Marx, bu buluşun önemini ve sınıf mücadelesindeki rolünü şu sözlerle belirtir: "1830’dan bu yana yalnızca işçi ayaklanmalarına karşı sermayenin savaş aracı olarak kullanılma amacıyla yapılmış icatlar üzerine koca bir tarih yazmak mümkündür. Otomatik sistemde yeni bir dönemi başlattığı için, hepsinden önce self-acting mule geliyor aklımıza."
"Self-acting mule"un gelişimiyle birlikte, üretim maliyetleri düştü ve ürün standardı yükseldi. Vasıflı eğiricinin yerini daha düşük ücretli operatörler alırken, tezgâhın temposu fabrikadaki yeni çalışma disiplinini dayattı.
Zihin Fabrikası: Prony ve Hesaplamada İşbölümü
Fransız Burjuva Devrimi'nin ardından, Gaspard de Prony eski ölçülerin yeni ondalık sisteme logaritmik çevirisini yapacak devasa tablolar hazırlamakla görevlendirildi. Bu çalışma, mevcut logaritma ve trigonometri cetvellerinin yetersiz kalması nedeniyle hayati önem taşıyordu. Prony, bu zorluğun üstesinden gelmek için Adam Smith'in işbölümü prensibinden ilham alarak bir tür hesaplama atölyesi kurdu. Bu atölye, üç katmanlı bir hiyerarşiye sahipti:
- En tepede, Prony ve dönemin önde gelen matematikçileri, hesaplamalarda kullanılacak temel formülleri geliştiriyordu.
- İkinci kademede, "cebirciler" bu formülleri basit hesaplama adımlarına dönüştürüyordu.
- En altta ise, geneli işsiz kalan kuaförlerden oluşan "insan bilgisayarlar" grubu, kendilerine verilen talimatları dikkatle uyguluyordu.
Prony'nin sistemi, Sanayi Devrimi'nin kol emeğine uyguladığı mantığın zihin emeğine de uygulanabileceğinin ilk büyük kanıtıydı. Karmaşık hesaplama süreçlerinin basit ve tekrarlanabilir görevlere indirgenmesi, Charles Babbage'ın Fark Motoru gibi otomatik hesaplama makineleri tasarlama düşüncesine zemin hazırladı.
Joseph Marie Jacquard ise dokuma tezgâhında programlama mantığını kullanarak bir devrim yarattı. Jacquard'ın tezgâhı, zanaatkârın ustalığını ve karmaşık desen bilgisini, makinenin kendisinden ayrılabilen delikli kartlardan oluşan bir "yazılıma" dönüştürdü. Bu, emeğin zihinsel ve kavramsal boyutunun, fiziksel icrasından ayrıştırılması anlamına geliyordu. Ancak bu teknik devrim, sermaye ile emek arasında şiddetli bir mücadeleyi de tetikledi.
Charles Babbage ise zihin emeğinin otomasyonuna odaklandı. Babbage, Adam Smith'in işbölümü prensibini, zihin emeğinin de en ince ayrıntısına kadar parçalanıp nihayetinde bir makineye devredilebileceği teorik sonucuna taşıdı. Onun "Babbage İlkesi" olarak anılacak olan formülü, bu rasyonelleştirme ve denetim arzusunu açıkça ortaya koyuyordu.
Babbage'ın bu ilkeyi hayata geçirme yönündeki ilk somut adımı Fark Motoru oldu. Ancak proje yarım kaldı. Babbage, Analitik Motor ile tasarısını çok daha ileri bir boyuta taşıdı. Bu makine, Jacquard tezgâhının delikli kartlarla karmaşık desenleri programladığı gibi, farklı türde delikli kartlar aracılığıyla yönlendirilebilecek ve her türlü genel amaçlı hesaplamayı yürütebilecekti.
Sonuç
Makine Çağı boyunca sermayenin kolektif bilgi ve ustalığı makinelere aktararak kurmaya çalıştığı denetim, karşısında kendi siyasi ve entelektüel araçlarını yaratmaya çalışan bir işçi sınıfı direnişi buldu. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, günümüzdeki yapay zeka teknolojilerinin de temelini oluşturdu. Yapay zeka, tam da bu tarihsel denetim mirası üzerine inşa edilen verileştirme pratikleriyle, kolektif aklın çağımıza özgü bir biçimde yeniden çitlenmesidir diyebiliriz. Bu nedenle, yapay zekanın toplumsal etkilerini anlamak için, Makine Çağı'nda yaşananları ve verilen mücadeleleri yakından incelemek büyük önem taşıyor.