Squid Game: Kapitalizmin Acımasız Belgeseli mi?
Gündem

Squid Game: Kapitalizmin Acımasız Belgeseli mi?


04 July 20255 dk okuma10 görüntülenmeSon güncelleme: 07 July 2025

Squid Game, sadece bir dizi mi, yoksa kapitalizmin acımasız bir eleştirisi mi? Hwang Dong-hyuk'un 2009'da yazdığı bu senaryo, yapımcı bulmakta zorlandı. "Çok gerçekçi, çok şiddetli, çok politik" denilerek 10 yıl rafa kaldırıldı. Netflix'in düşük bütçeyle kabul ettiği proje, 2021'de yayınlanarak 90 ülkede en çok izlenen yapım oldu. Dizi, borç batağındaki insanların hayatta kalma mücadelesini konu alırken, aslında modern dünyanın acımasız yüzünü gözler önüne seriyor.

Borç Tuzağında Yaşam Mücadelesi

Dizideki karakterlerin ortak noktası borç. Sağlık borcu, patron sömürüsü, sistemin çarkında ezilme... Hepsi aynı "oyun"a dahil oluyor. Katılım gönüllü gibi görünse de, aslında zorunlu. Peki, özgür irademiz sömürülmediğimiz anlamına mı geliyor? Oyunda eşit davranılacağımız söyleniyor, ama sonunda elimizde sadece üniformalarımız kalıyor. Kendini şanslı hissedenler, bir karton bardak kahveyle sınıf atladığını sanıyor. Dizinin 3. sezonunda "iş insanı" karakterin dediği gibi, "benim o kadar borcumun olması normal, bana o kadar güveniyorlar".

Asgari ücretle geçinen biri için kredi kartı, sadece ödeme değil, yaşamaya devam edebilmenin yolu. Son model cep telefonu ise, oyunda başarılı olabildiğini gösterme çabası. Tıpkı dizideki gibi, gerçek hayatta da farklı hayatlar aynı zorlu koşullarda kesişiyor.

  • Günde üç vardiya çalışan işçi
  • Borçlarını kapatmaya çalışan memur
  • Market kuyruğundaki öğretmen
  • Tarladaki mevsimlik işçi

Hepsi aynı ekonomik zorluklarla mücadele ediyor. Bu durum, Pierre Bourdieu'nun "sembolik şiddet" kavramını akla getiriyor: Bireyin sisteme "gönüllü" boyun eğişi. "Ben boyun eğdim, sen neden eğmiyorsun?" sorusu, iktidarın en sevdiği maşaların dilinde.

Çocukluktan Kaybedilen Masumiyet

"Yeşil ışık, kırmızı ışık"... Çocuk oyunlarının seçilmesi, aslında bize bir şeyler anlatıyor. Masumiyetle başlayan oyunlar, büyüdükçe var olma savaşına dönüşüyor. Para ile ilişkilenen çocukluk, masumiyetini kaybediyor. Bugünün dünyasında çocukların çantalarında süt yerine açlık, teneffüs aralarında kahkaha yerine borç konuşuluyor.

Çocukluk artık bir ayrıcalık. Dizideki oyunlar devasa maketlerle oynanırken, gerçek dünyada açlık, ihmal, iş cinayetleriyle oynanıyor. Ve sonunda kaybeden hep çocuk oluyor.

VIP'ler ve Sessiz Oyuncuların Ülkesi

Squid Game'in en çarpıcı sahnelerinden biri, VIP'lerin maskeleriyle oyunu izlediği anlar. Bahis oynarlar, eğlenirler, kan isterler. Zenginler, yoksulların acılarını reality şovlarla, YouTube içerikleriyle izliyor. Yoksulluk pazarlanıyor, sefalet satılıyor ve bu sisteme "eğlence" deniyor.

Türkiye'de oyun biraz daha sinsidir. Kurallar açık değil, ima edilir. Kadınlara "iş yok" denmez ama mülakatta çocuk sorulur. İşçiye "çık" denmez, maaş eksik yatırılır. Öğrenciye "gelecek yok" denmez, KYK borcu gönderilir. Squid Game'in metaforu burada daha da derinleşir: Katıldığın bir oyun yoktur aslında. Ama dışarıda kalman, yaşamanı garanti etmez. Ve sonra bir sabah, sen de artık "oyundasındır".

Zygmunt Bauman'ın "akışkan modernlik" kavramı, bireylerin sürekli değişen ama derinleşmeyen yaşam formlarında boğulduğunu anlatır. Squid Game'in sahneleri, bu akışkan cehennemin rengarenk dekorudur. Michel Foucault'ya göre ise modern iktidar, sadece cezalandırmaz, aynı zamanda izler, sınar, kaydeder. Dizideki dev kamera gözleri, tüm oyun alanını gözetler. Tıpkı kredi notlarımızla, sosyal medya algoritmalarıyla izlendiğimiz gibi.

Squid Game sadece bir kurgu değil, bir belge, hatta bir ihbarname. Oyunu değiştirmezsen, kurbanlardan biri olursun. Renkli duvarlar, dev oyuncaklar, maskeli zenginler... Bunlar kurgu değil, sadece gerçeğin makyajlı hali. Belki de dizinin 94 ülkede Netflix'in en çok izlenen yapımı olmasının en büyük sebeplerinden biri, tüm dünyada bildiğimiz, yaşadığımız bir hikayeyi hepimize yine kapital gerçeklikleri oynayarak satması ve kasasına milyonlarca dolar kazandırması. Artık bu oyundan çıkmak için neyle karşı karşıya olduğumuzu anlama zamanı gelmiştir.